NKÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdoğan GÜLTEKİN, NKÜTV’nin Canlı Yayın Konuğu Oldu
08-04-2021



Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdoğan GÜLTEKİN, Üniversitemiz YouTube Kanalı NKÜTV’de canlı olarak yayınlanan ‘NKÜ GÜNDEM’ programına konuk oldu.

Yapımcılığını Üniversitemiz Dış İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Hasan Selçuk ETİ’nin yaptığı; yönetmen ve sunuculuğunu ise Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğr. Gör. Dr. Yıldırım Onur ERDİREN’in üstlendiği ‘NKÜ GÜNDEM’ programında Prof. Dr. Erdoğan GÜLTEKİN, halkımıza bir sağlıkçı olarak örnek olmak adına pandemi önlemlerine uygun olarak gerçekleştirilen yayın boyunca maskesini çıkarmadı ve maske konusunda sadece görünüme ve şıklığa değil, maskenin koruyuculuğuna da bakılması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Erdoğan GÜLTEKİN, programda Öğr. Gör. Dr. Yıldırım Onur ERDİREN’in öğrencilerden gelen eposta ve sosyal medya mesajları ile şekillenen aşağıdaki sorularını yanıtladı.

S: Covid – 19’dan nasıl koruncağız? Ne gibi tedbirler almalıyız?

“Covid – 19 bugün hayatımızın ciddi bir parçası. En iyi ve etkili önlem ise ‘Maske – Mesafe ve Hijyen’. Bu artık hepimizin malumu, yeter ki uymak isteyelim. Maalesef önlemlere uyma noktasında bir gevşeme oldu. Yoğun bakımlarda yatan hasta sayısında bir artma, hastalığın etkilediği yaş grubunda ise bir düşüş görülmektedir. Aşılama çalışmalarından çekinmeyelim, aşılarımızı olalım.”

S: Aşının etkisinden bahseder misiniz?

“Bizim de karşılaştığımız iki önemli soru ‘Aşı olalım mı?’ ve ‘Çin aşısı mı yoksa Alman aşısı mı olalım?’ Piyasada üç tip aşı var: İnaktif aşı, Viral (Vektör) aşı, mRNA aşı. mRNA yeni bir teknoloji, Almanya’da geliştirildi. Viral aşı Rusların geliştirdiği aşıdır; Oxford’un yaptığı da böyledir. Çin aşısı ise inaktif aşıdır. İlk başta Çin ile anlaşıldığı için o geldi. Bizler de iki doz bu aşımızdan olduk. Antikor testlerimize baktığımızda yeterince koruyuculuğu olduğunu görüyoruz. ‘Aşı olalım mı?’ ise spekülasyona açık bir soru ve ‘Genetiğimizi bozuyor. Vücüdumuza çip takıldı gibi’ gibi yersiz ve gereksiz birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Ben Tıp Fakültesi Dekanı olarak seyircilerimize diyorum ki: ‘Aşı olmanın bilimsel anlamda hiçbir zararı yok’ Yan etkiler elbette görülebilir ama aşı olmamayı gerektirecek bir etki yok. Diğerlerinin hepsi tamamen şehir efsanesi. O yüzden mutlaka aşı sıramız geldiğinde aşı olmamız lazım.”

“ ‘Çin aşısı mı, Alman aşısı mı?’ sorusunu da kısaca şöyle yanıtlamak gerekir: İnaktif aşı, çok eskiden beri kullanılan bir teknik ve yan etkisi açısından bildiğimiz ve güvenilir bir aşı çeşidi. Messenger RNA aşısı ise yeni bir teknoloji. Virüsün üzerindeki proteinlere müdahaleye dayalı bir teknik. Bunun koruyuculuğu bir miktar daha yüksek gözüküyor, fakat yan etkilerine dair daha çok bilgiye sahip değiliz. Buradan Çin aşısının koruyuculuğunun çok düşük olduğu anlaşılmasın. Her iki aşının da koruyuculuğu çok yüksek.  Bu tercih tamamen sizin kendi tercihiniz; ama mutlaka aşıyı olun.”

S: Online eğitime gelecek olursak, Fakültenizdeki bu süreçten bahseder misiniz?

“Pratik anlamda Tıp Fakültesi eğitimi online olamaz aslında. Biz de dünyadaki ve Türkiye’deki Tıp Fakülteleri salgınla birlikte nasıl eğitim veriyorsa onlarla beraber aynı şekilde hareket ettik. Ama Covid-19 bize Tıp Fakültelerinde de online eğitimin yapılabileceğini öğretti. Hatta bu süreçte belki bazı dersleri online olarak yapmanın faydalarını da gördük. Çalışmalarımızda aldığımız önlemler ise şöyle: 1,2 ve 3. Sınıflar bizde Temel Bilimler diye geçer ve onların pratik dersleri daha azdır veya laboratuvarda yapılmaktadır. Fakat 4, 5 ve 6. sınıfların (6’lara intörn diyoruz) eğitimleri Hastanededir. O yüzden 4,5,6’ların teorik derslerini online olarak ve senkron olarak, yani canlı gerçekleştiriyoruz. Gerçi bazı dersler yine de kayıt olarak verilmekte. Bu noktada sağ olsun Hükümetimiz, aşılama kampanyasında 4 ve 5. sınıf öğrencilerini sağlık çalışanı olarak gördüler. Dolayısıyla 4, 5 ve 6. Sınıf öğrencilerimizin aşıları yapıldı. Bu sayede onlar da normal bir sağlık çalışanı gibi aşılandılar. Ama onlar artık aşılı diye direkt sahada tutmuyoruz. Gruplara bölüp sayılarını seyrelterek ve poliklinikteki görev sayılarını da azaltarak yüz yüze eğitimlerini devam ettiriyoruz. 1, 2 ve 3. sınıflar için salgın süreci maalesef onlarla yüz yüze eğitim yapmamıza daha henüz izin vermiyor. Uzaktan eğitim noktasında ise başta Rektörümüz Prof. Dr. Mümin ŞAHİN ve Rektör Yardımcılarımıza teşekkür ediyorum. Bu sayede uzaktan eğitimde diğer üniversitelerden çok daha önce davrandık. Tıp Fakültesi olarak ise bizim Üniversitemizin uzaktan eğitim sistemi dışında bir başka sistemimiz daha var. Buna da maddi destek verdiler; böylece derslerin hiçbir şekilde aksamaması sağlandı. Bu sayede diğer Üniversitelerin önünde başladık ve uzaktan eğitimde gerçekten başarılı olduk, tıpkı Üniversitemizin geneli gibi.”

S: Salgın sürecinde Tıp Fakültesinde ne gibi faaliyetler oldu?

“Faaliyetlerimiz artık Zoom üzerinden oluyor. Öğrenci faaliyetlerimiz de var, doktorlarımızın da faaliyetleri de var. Daha çok salgınla ve Covid üzerine faaliyetler; ‘Covid’in öğrencilere etkisi, Covid’in eğitime etkisi’ gibi. Tıp Fakültesi dergimizi ‘Özel Covid Sayısı’ olarak çıkardık. Öğrencilerimiz de online olarak gazete çıkarmaya devam ediyor. Sosyal faaliyetler ise Covid önlemleri dolayısıyla bu süreçte yapılamıyor.”

S: Tıp Fakültesini tercih etmek isteyen öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

“Tıp Fakültesi eğitimi zorlu bir süreç. Öncelikle bu zorlu süreci karşılayabilecek kafa yapılarında olmaları gerekiyor. Bir de istemeden yapılabilecek bir okuma süreci değil; meslek de değil. Anne babalar çocuklarının doktor olmasını elbette ister. Ama benim anne - babalara tavsiyem, çocuklarının kendi istekleri doğrultusunda davranmaları. Çünkü hakikaten bizim çok meşakkati ve uzun bir yolumuz var. Bu istemeden yapılabilecek, tamamlanabilecek bir yol değil gerçekten. Öğrenciler, eğer kendilerinin bu meşakkatli yolda gidemeyeceklerini hissediyorlarsa en başından buna hiç kalkışmasınlar. Diğer türlü düzenli çalışan ve bunu isteyen herkes bizim Fakültemizi kazanabilir. Ülkemizde Tıp Fakültesi sayısı da çok, Vakıf Üniversiteleriyle 180’i buluyor. Öğrenci ‘Ben bu Tıp Fakültesini istiyorum’ diyorsa mutlaka başından itibaren düzenli çalışıp, bunu hedefe koymak zorunda.”

“Tıp Fakültemiz ise yeni fakültelerden biri olmasına rağmen; açılır açılmaz öğrenci alan, okutup mezun eden tek fakülte. Tıp Fakültelerinin hiçbiri açıldığı ilk yıllarda kendi öğrencilerini mutlaka başka üniversitelerin Tıp Fakültelerinde başlatır ve ondan sonra alt yapısını oluşturur. Hatta biz şuanda Kırklareli Üniversitesinin öğrencilerine bünyemizde eğitim veriyoruz. Yani biz artık kendi öğrencilerimiz dışında, başka bir Üniversitenin öğrencilerine de eğitim verecek seviyeye geldik. O yüzden hem akademik anlamda, hem hizmet anlamında, hem de eğitimimiz olarak kesinlikle belli bir seviyeye geldik. Türkiye’deki 180 Tıp Fakültesi içerisinde akredite olan 33 Fakülte arasındayız. İstanbul’a yakınlığımız da tabii ki tercih edilme sebeplerimizi artırıyor. Gelen öğrencilerimiz hem il olarak, hem Üniversitemizin imkânları olarak, hem de akademik olarak buradan memnunlar. Öğrenciler ve anne  - babaları Tıp Fakültemizi gönül rahatlığıyla tercih edebilirler.” 

 

Namık Kemal Üniversitesi0




>